Şiir - Radyo - Forum - Güncel Haberler - Üyelerimizin Şiirleri...     sonkale2008 

 


 
Ana Sayfa
Anket
SiiR
Üyelerimizin Şiirleri
Forum
Radyo
İlginç Bilgiler
Ziyaretci defteri
iletişim
 

A. Kadir Bilgin

 

A. Kadir Bilgin
 

 

Akıntı

Üflerim
Şiirin tüm gizini kulaklarına
Havalanır birden aklın
Akşamlar akar dudaklarına
Oturursun ortasına akıntının
Tut ki bir aşklığına çıldırdın.

Sokul yanıma
Çoğul mudur etin,
Gerçeklerden mi süzüldü
Kolunda duran cinnetin?

Haydi gel tedirginliğe
Son çağrımdır bu
Çıkarıver tüylerini
Bahar geldi.


 

Ay Işığı

Ay ışığı kutsal sevgilim
Fısıltıların yumuşak toprakta
Ayak izlerime doluyor
Sen de terkedip gitme
Sularla oynaşmaya
Doğur beni ışığınla
Lekeli yüzüne
Bulaşmış gibi yeni bir iz
Şarkımızı çalıyor dağlar
Haydi dans edelim özlemle
Çakışsın bedenlerimizdeki giz
Mırıl mırıl büyüsün başaklar
Barış içinde çoğalsın sevgimiz.

 

 

Ayrı Ayrı

Kaçamak bakışlarımız dokunurdu birbirine  
suçlu suçlu yürürdük  
gülmeyi konduramadan dudaklarımıza  
acılarla delik deşik  
bir olgunluk izlerdi gölgelerimizi  
yağmur ıslatırken kaçak evi  
kimsesizliğimiz ayrı ayrıydı.  

Aslında yakamıza yapışmasaydı aşk  
sahtekarlar cennetinde çakışmasaydı yollarımız  
sen ve ben  
pekala kandırabilirdik kendimizi  
mutluluk oynayarak ayrı ayrı  
yas  
içimizde uzun yolculuğa çıkmış olurdu  
ve bitmemiş olurdu takas.

 

 

Ayrılık

Tüm umut yollarını kapayan
aşk da bir isyandır.
Nerede kimbilir o fırtına,
beni yüzyıllara savuran
yüzü yırtık kan.
İşlediğim zamansız sevdanın
cılız kemiklerini sayıp,
özgürlük adına soyunuyorum
uykunun karesine aşk kafesimde.
Ey duru bestesini dinlediğim gökyüzü!
Kiminle o ihtiras denizi,
kimi boğuyor dalgalarıyla,
nedir bu uğultu,
Kimdir tanık?
Sussun sularını aşınmış yatağımdan
alıp götüren deli yel,
umarsız dalgaların uzandığı hiçbir kuyuyu bağlamayan
köprünün üstünde
Kral Lear gibi güçsüz ve deli
düşsün elime ayrılık.

 

 

Başka İş

Hep merak ederim
Nasıl sevişir kardelen çiçeğiyle kar
Ve kar damara nasıl akar,
Uzatıp başını ak yorgandan
Nasıl sessizce ortaya çıkar?
Oysa geldi de denemez
Şenlikleriyle bahar.

Benim bildiğim bahar
Çiğdemle başlar,
Bu işte belli ki
Başka bir iş var.

 

 

Bir Akşamlık

Sevgilim, kimsesizliğiyle övünmesin ellerim
efkar dağıtalım bu akşam
kabuklu meyvalar al
içkimize arkadaş olsunlar
şu cırlak satıcıdan
içimde titreşen suları alıp sakla
ağaçların ve gökyüzünün hamağında
labirentleri boş kalsın biraz ülkemin
Ankara kalesinden seyrederken kenar mahalleleri
kibrit kutusu evlerde konuk olup
radyasyonlu Karadeniz çayları içmeliyim
gecekondu sakinleri
bu akşamlık affetsinler bizi
Güney Afrika madenlerinde
kurşuna dizilen işçilerin
Filistin'de katledilen dostların
hoşgörüsüne sığınalım bu akşam.

 

 

Bir Sevda Türküsü

Sokul yanıma,  
cığlıklar dolarken kentin sokaklarına  
yirmidört ayar yankılar düşer dağlardan.  
Üşürüm kar giyinmiş ağaçlar gibi  
sımsıkı tut ellerimi  
                                  ki,  
bir kır çiçeği  
              korkusuzluğuna ulaşayım.  

Tuz ekmek ve şarap kadar kutsal,  
okunması düşlenen bir kitabın  
el değmemiş koyakları kadar gizemli,  
sevdaya ait ne varsa içimde  
sırtımda taşıyorum akşamları.  

Rüzgarın baştançıkarıcı çağrısına kapılıp  
ipini koparan uçurtma gibi  
çılgın olmak istiyorum,  
bu yüzden,  
görmüyor musun kollarım  
sana uzanıyor savaş alanının  
tam ortasından  

Peşimde kanıma susamış canavarlar var,  
gecenin sabaha yakın olan kısmında  
çalı ol  
yapraklarının arasına al beni,  
dikenlerin batmasın ama.  
Çocuklar kadar berrak pınarlar  
olsun avuçlarında,  
bir yudum içtiğimde  
ay kanatlarını tak  
gözlerime gözlerinle  
yak beni yüreğindeki ateşle.  

Karınca gölgesi olsan bir öğle üstü,  
uyusam uykuların en derininde,  
mermer yontular görsem düşümde,  
kılıfından çıkarsam ölümü  
rasgele öpsem ağustos gibi yanan göğsünden,  
uyandığımda sen yoksan  
haykırsam, haykırsam, haykırsam...

 

 

Düşmek

Ölüme düştü akşam  
tülbentten süzdüler bataklığı  
öksüz bir arı kuşu kaldı.  

Dalgaya düştü deniz  
unutup tuza döndü  
koynundaki balığı  

Maviye düştü kırlangıç kanadı  
bulutla oynuyor düşler  
ışık yokluğun öbür adı.  

Sevgi çağırınca  düşmez  
savur umutlarını yele  
göğe yükselsinler hele.

 

 

Ellerin

Ellerimden çıkmıyor ellerinin izi
Yalnızlık çalarken sirenlerini,
Sensiz duygular da anlamsız
Nasıl yığdın aramıza
Bunca dağı ovayı denizi
Ayaklarıma dolaşıyor gözyaşlarım
Özlem yine dizi dizi
Sular akmıyor
Sevişmeler yakmıyor tenimizi.

Ben hüzün avcısıyım bilirsin
Bu yakınmalar kendime
Sen üstüne alınma
Yalnız da çoğaltırım gizi
Gece beni çağırıyor bak
Şimdi dalarım cadde sokak
Yüreğimde gecikmiş boşluk
Ellerimde ellerinin izi.

 

 

Gecenin Namlusu

Kollarından tutup akşamın ıssızlığını  
damarları kurumuş atın sırtında  
her akşam-yada gece-eve döndüğümde  
cam saydamlığındaki ellerini  
geceler boyu öptüğüm kadının  
komşusu bir kızı sevmişliğim vardı.  
umarsızlık saatlerinde  
sabahın fırçalanmış dişleri arasında yürürken  
at kestaneleri görünmezdi.  
Aşk,  
kadının erkek cinselliği altında ezilmesiyle  
pelte olmuştu aşkımız  
ama hala sisli bir ufku gösteriyordu güneş.  
Yokolmanın bataklığında bebek  
sonsuzluğa çivilenmiş bir    
                                           yürek  
                                                demektir.  
Toplama kampı toplumda yürek ise,  
mavi bir kardır  
süslüyor ellerimdeki dağı.  
İçinde ağaçların boğulduğu  
o uzak patika ikimize dardı  
geceler boyu öptüğüm kadının  
komşusu bir kızı sevmişliğim vardı.

 

 

Gittin İçimde Kaldı Ayrılık

Gittin
Ayrılırken buz tutmuş bıyıktı gözlerin
Kaçamak ellerimiz komutsuz sallandı
Dudaklarımızda sıradan sözcükler
Vedalaşmayı bile beceremedik
Son bir bakış kaldı arkanda
Kalabalığa karışan
Her şey düzmece bir dinginliğe gömüldü
Gittin.

İçimde
Yığınlarca kitap kaldı uçuşan
Sözcükler beynimin köşelerinden
Çıkıp korkuttular gecelerimi
Peşimden geldi gölgeler
Aynalara bakamaz oldum
Hiçbir oyun avutmadı beni
Yaşamıma sığmayan bir şey kaldı
İçimde.

Kaldı
Yeni bir kent işkenceye hazır
Ödeşemedim gittiğin mevsimlerle
Belleğimi silkeleyip anılardan
Tik tak çaldın uzun zaman
Alışamadım yarımlığa
Düşlerimde intihar tutkuları
Sırtımda hançerinin oyduğu boşluk
Kaldı.

Ayrılık
Çoğalarak giriyor günlerime
Senden başka kim bilebilir
Geçmişin dökümünü yaptığımı
Ağır ağır pulsara dönüşürken güneşler
Sonbahar hüznüne benziyor pencerede
Artık konuk beklemeyen gözlerim
Sayfalar da bitti ışık da her yanı kapladı
Ayrılık.

 

 

Gün Boyunca

gün boyunca damladı
güneşin altın saçlarından
doyumsuz bir ezgi
kavakların uzunluğuna
gün boyunca
terledi yapraklar
hışırdadı dallar boynuma
başları dönerek  eriştiler buluta
avuçlarım yapıştığında aydınlığa
seninle bir nefes sessizlik
bir fısıltı yağmuru
okyanus dolusu özlem ektik
dağların duvarlarına
gün boyunca
ipek kuşlar uçurduk
bir küçük pencereden
doğayı öğüttük
umut değirmeninde
kucak dolusu
zamanlara uçtuk
gün boyunca

gün boyunca göğsümüze
yeniden dolsak
tan, gül ve ışık
pırıl pırıl günlere
              ardışık
sevgi duşuyla başlasak

 

 

Rüzgarda Var

Bütün rüzgarlara açıl
Sana dokunan aşklar savrulsun
Çölün kum tepelerine
Yüreğinle uç
Ve uçur dostlarını
Göğün derinliğine
Ara verme durmasın duygular
Kanatlı beyaz at
Aşsın bulutları birer birer
Yitik değil yaşam
Orada düşüncelerinde her şey var.

 

 

Sana Geliyorum

I.

Benim sabah keyfim
yeni açmış bir gülü
insanların gülücüklerine yerleştirmektir.

II.

Sana karlı bir günde geleyim
saçımın beyazlığı ve paltomun ıslaklığıyla
üşüyen dudaklarımı ısıt, tenimi kurula
uzun bir şarkıda susalım farkında olmadan
sobanın çıtırtılarına dalalım
sana küçük törenlerimizde şarki söyleyeyim
içki içelim güneşle başbaşa
saçlarına dokunan tarağın hışırtısını dinleyeyim
gözlerinin titreşimini yansıtsın aynalar
bir gece şelalesi gibi
damarlarıma akıp yankılan yüreğimde.

III.

Sana yağmurlu bir günde geleyim
parkta ıslanalım birlikte
gürültüler toprağın kokusunda erisin
kentin görüntüsü değişirken bulutlarla
duraksamadan parlayan gözlerin
ve ıslaklığınla sar beni
en koyu kızıllığında dudaklarının
kıralım demir parmaklı pencereleri
önlerine ortanca saksıları yerleştirelim
ağız dolusu sobe diyelim dudaklarımıza.

IV.

Sana güneşli bir günde geleyim
ışıklı yollara halılar serelim
birlikte aşkınlığa yükselelim,
okyanus sularının ortasında altın kumsallarıyla
mücevher gibi parlayan adada,
ben hep iskeleye demir atmış
beyaz bir yelkenlinin düşünü gördüm
tuzlu dudaklarını yakmak için
sana kendi yaptığım güneşleri getireyim.

 

 

Sevgi Öldü

Sevgi öldü duydunuz mu
Sevgi öldü insanla sevişirken
En önemlisiydi aykırı düşlerden
Tozlarını silkeliyordu güneş
Her kayan şiirin ardından
Çocukların kışkırttığı sendikalı işçi arılar
Çiçekleri solluyordu tutsak günde
Gömleğinden pul pul türküler dökülen
Bir çocuk koşturdu haberi
Kaldırıp taa uzaklara hatta sonsuza
İnsansız=düşmansız yerlere attı ismini
Çınladı derin uçurumlar dağlar
Sevgi öldü, öldü sevgi.

 

 

Tutsağın Olmazsam

Özgürlük için

Tutsağın olmazsam senin
bu gece de tüm geceler gibi
kıyısız okyanuslara düşerim
dalgasız denizlere.

tutsağın olmazsam senin
kanayan kanatlarımla
enlemsiz boylamsız gezerim
ülkesiz atlaslarda.

Tutsağın olmazsam senin
yaşadığım uçlar arasında
çılgınlığı ararım
sığamam küçük kalıplara.

Tutsağın olmazsam senin
çıktığım yazılarda
ismini ve ismimi kazırım
duvarlara yanyana.

Tutsağın olmazsam senin
yaşayamam
tutsak et beni
yoksa savaşamam.

 

 

Yalnız Kadın

Gün ışığından güzel kadın  
renklerin koynunda  
çiçeklenmiş duruyorsun terasta,  
kızıl saçlarını sallıyor  
çapkın
              bakışların  

Hırsız gözleri yakalayan karanlık  
sana sessizce dokunuyor  
çitle çevirdiğin bahçende,  
Adonis bu  
yıllardır beklediğin ışık  
yitik sandığın ülke  
ve ezberlediğin koku,  
aryalarla parlayan ay  
çıplaklığına vuruyor leke.  

Bir yudum daha al kadehinden  
alevlensin kanın  
papatyalar gibi bir aklaşsın  
bir sararsın yüzün  
sar bırak  
               sar bırak  
avuçların ıslanarak,  
kasıklarındaki yükü koparıp at  
gece yorulsun koşturmaktan  
uyku gözlerinden aksın,  
Büyük Sahranın kumlarına baksın  
sevişmelerini saymak isteyen  
boşalıyor teninden  
Erosun sunduğu kadınlığın.

 


21617 ziyaretçi
 
Haftanın Sözü:

Bir insanın akıllı olmasına birşey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın.
  (Eflatun)







 
Genel Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol